İzmir’deki Euro Gıda Yönetim Binası ofis, fabrika ve depo alanı gibi birkaç farklı işlevi içinde barındıran bir kompleks. Sağır cepheler ve alışılmadık ölçekte duvarlar gibi yapısal elemanların, binanın kendine has biçimini kurguladığını düşünüyoruz. Sıcak havanın yılın büyük bir kısmında hakim olduğu bir arazide tasarım kararlarınız ve yapı nasıl şekillendi?
Binanın projelendirilmesinde en temel girdilerden biri iklim koşulları oldu. Kemalpaşa batıda İzmir’den başlayan ve İç Ege’ye doğru devam eden bir vadi zemininde yer aldığından kuzey, doğu ve batı cephesi dağlarla çevreli olan arazinin hakim rüzgar yönü güney batı. Sıcaklık ve yağış değerleri İzmir şehir merkezi ile benzerlik gösteriyor.
Yönetim binasının projelendirilmesi sırasında yapılan etütlerde alanın, güney cephede yer alan komşu tesis tarafından görsel ve gürültü kaynaklı olarak negatif etkilendiği, ayrıca tesisin geri kalanıyla olan ilişkisinin zayıfladığı belirlendi. Binanın yer alması planlanan güney cephesi özellikle yaz aylarında çok uzun saatler doğrudan güneş ışıklarına maruz kalmakta, bu nedenle de çalışma konforunu düşürmekteydi.
İlk olarak binanın brüt beton olması ve malzemenin teknik özelliklerine ilave olarak hissiyatından da faydalanarak kullanıcılara serin bir iç mekan etkisi vermesini hedefledik. Aynı zamanda binanın taşıyıcı sistemini, güneş ışıklarının etkisini azaltmak amacıyla doğu batı aksında yer alan perde duvarlar olarak planladık. Bu perde duvarlar binanın dışına doğru da devam ederek dış cephe pencerelerini gölgeleme imkanı da sağladı. Batı cephesindeyse bina cephesi dışına ikinci bir duvar katmanı planlanmış, yapının üretim sahası ile kontrollü bir görsel ilişkisi yaratıldı.
Binanın güney cephesinde yer alan eğrisel duvar ile ikinci aksta yer alan doğrusal perde duvarlar binanın gölgelenmesine hizmet etmesinin yanı sıra firmanın kurumsal kimliğine altlık niteliği gösteriyor. Ayrıca binanın daha içe dönük bir yapıda olmasını planlayarak bina içinde bu hizmete yönelik bir atrium yarattık. Tüm hacimler iç mekanda bu atrium alanına açılıyor. Atrium alanın çatısı şeffaf olarak planlandı, ancak doğu batı aksında kullanılan kirişler ile iç mekanda gölge alanlar yaratılırken atrium hacminin maksimum aydınlığa sahip olması hedeflendi. Aynı zamanda kısmi olarak açılabilen ışıklıklar doğal sirkülasyona da yardımcı oluyor.
Proje, bina kütlesini bölen büyük duvarlar ve renkli cephelerle dış mekanda teras ya da bahçe gibi küçük alanlar tanımlayarak mekansal kullanımı ve çeşitliliği artırıyor. İç mekanda ise galeri ya da iç avlu ile sosyalleşme alanlarına sahip diyebiliriz. Siz bu yapısal kurgu bağlamında kullanıcı deneyimini nasıl tasarladınız?
İdari personel katının fabrika binası ve sosyal tesis ile doğrudan ilişkili olması istenilirken personel için giriş kotunda alan yaratılması talep edildi. Bunlardan da yola çıkarak toplantı odası gibi ortak alanların bodrum katta oluşturulmasına karar verdik. Bu kararlar doğrultusunda bina, biri zemin altında yer alan toplam dört kat olarak tasarlandı. Arada kalan alanlarsa ofisler tarafından kullanılan bir iç bahçe halini aldı. Sosyal tesisle bağlantıyı sağlayan köprünün altında oluşturduğu ve mutfak bölümünden de ulaşılabilen gölgelik alan personelin dinlenme alanı şeklinde planlandı.
Atrium, bodrum kata kadar sürdürülerek daha kalabalık kitleler tarafından kullanılacak bodrum katın bina ile ilişkisi tanımlandı. Atriumda yaratılan iç bahçeyi, hem bir sosyalleşme hem de dinlenme alanı olarak düşündük. Tüm katlardan görülebilen iç bahçe, kullanıcılarını sanayi alanından soyutlamayı amaçlıyor. Atrium sonunda yer alan merdiven ve asansör kovasını maksimum şeffaflıkta tasarlayarak düşey sirkülasyon sırasında atriumun değişik kotlardan algılanmasını hedefledik. Bu anlamda, farklı kullanıcılara hizmet eden Euro Gıda Yönetim Binası’nın genel mimarisi, firmanın kurumsal imajını yansıtırken bir yandan da kullanıcıyı dostça karşılayan ve çeşitli kullanıcıları sosyal alanlarda bir araya getiren mekanlar yaratıyor.
Biraz daha genel bir soruya geçecek olursak cephe tasarımı yapının işlevini ya da markanın inşa etmek istediği kimliği yansıtmasının yanı sıra yapılı çevre kalitesi üzerinde de bir etki bırakıyor. Bu anlamda cephe tasarımını tüm mimari üretim sürecinde nerede ve nasıl konumlandırıyorsunuz?
Projedeki cephe tasarımı, firmanın kimliğini yansıtmasının yanı sıra, ziyaretçiler ve çalışanlar olmak üzere iki ayrı gruba ayrılan kullanıcı kitlesini, en sıcak şekilde karşılamalıdır. Cephede yaratılan renkli tasarımın yanı sıra, bina ve tesis çevresinde uygulanan peyzaj, doğal çevrenin çorak ve kurak yapısında bir farklılık yaratıp yapıyı dikkat çekici bir unsura dönüştürüyor.
Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da, sürekli olarak bir inşaat hali söz konusu, pek çok farklı işlevde bina ortaya çıkıyor ve “şehrin kimliği” artıları ve eksileriyle sürekli olarak değişiyor. Mimari tasarım yapısal çevrede bir kimlik yaratır mı, ya da kimlik kadar keskin bir analoji kurmazsak inşa edilmiş bir şey ne tür bir mesaj aktarır?
İnşa edilmiş yapının işlevselliği kadar görselliği de önemli. Hatta ikisinin akıllıca çözümü aslında ideal sonuçtur denebilir. Kimliğin ve binanın inşa edildiği bölge, yöre veya alana gelecek olursak, yapılar çevre koşullarına, doğal veya yapay tarihine, dokusuna, gelecekte gelişmesi beklenen noktalarına vurgu yapılarak tasarlanmalıdır.
http://cephebulteni.com/eurogidayonetimbinasi/